Uzun zamandır kendimle ilgili bir şeyler yazmak istiyorum olmuyor, kafamdakiler ya sansür engeline takılıyor ya da yorgunluğuma. Şimdiyse minik meleğim uyurken iki satır bir şeyler yazayadım dedim, bloğumu yok şu okuyormuş yok bu görürmüş diye çekinmeden, sansürlemeden, içimden ne geçiyorsa O...
Bunu özellikle yazıyorum mesela, üst kat komşumuzdan hiç haz etmiyorum. Sabahın 7' sinde başlayan gürültülerinden, apartman boşluğunda bağırarak konuşmalarından, vurdumduymazlıklarından nefret ediyorum. Özellikle de evlerine temizliğe gelen bayanla bir gün iyiden iyiye kavga edeceğim. Bütün uyarmalarıma rağmen bugün yine tepemden aşağı suyu boca edip -sözde balkon yıkıyor- , kilim çırptı. Bir de bana demez mi benim temizliğe geldiğim günler sen de çamaşır yıkama diye. Oldu canım , yanına bir de kahve ister misin? Geceleri kimse rahatsız olmasın diye Duru her mızıldadığında yanına koşup, her gördüğümde komşulardan özür dilerken bu yapılanlar beni çileden çıkarıyor. Neyse ki mayıs ayında lojmanı boşaltıyorlar. Gece gündüz yerlerine daha anlayışlı ve sessiz insanlar gelsin diye dua ediyorum.
Bir de alt komşum var, kendisi Rus, öyle etliye sütlüye karışan birileri değiller ama oğulları bizim kızın gönlünü çaldı. Şimdiye kadar bir kere karşılaştılar ve bizim kız çocuğun peşinden ayrılmadı. Yukarıdan gelen gürültüler kesildiği zaman kendimi hemen yatak odasına atıyorum ve alt komşumuzun sihirli parmaklarından dökülen müziği dinliyorum. Gerçekten çok güzel çalıyor. İlk karşılaşmamızda piyanoyu siz mi çalıyorsunuz diye sorduğumda, "evet, yoksa sizi rahatsız mı ettim" diye sordu, inceliğe bakar mısınız. Bir gün Duru'yu da alıp kapısını çalmayı düşünüyorum. Duru müzik dinlemeyi çok seviyor, belki küçük bir konser hoşuna gider.
Bugün sinirliyim ya yazdıkça yazasım geliyor.Neyse daha duygusal ve güzel şeyler yazmak istiyorum. Bir sonraki içimden geçenler bölümünde...