31 Ocak 2009 Cumartesi

Boyacılar ve Çifte Sobe


Yakında evin bütün duvarlarını boyamış olacağız. Aslında sulu boya kullanmak hem iyi hem de kötü oluyor. İyi tarafı silinebiliyor, kötü tarafı ise adı üstünde sulu düz duvarda akıyor. Winnie'nin yalnız canı sıkılmasın diye diğer karakterleri de yapacaktım ama pazartesi günü bakıcımız işe başladığından evi derleyip toplamakla meşgulüm. Bir de sevgilinin salı günkü sınavı buna eklenince resim çalışmalarımıza bir süre ara vermek zorunda kaldık. Şu anda aklımda olan ise Duru için ilk etapta dört parçalı bir puzzle hazırlamak. Bunun için ise nerde ne olduğunu hala öğrenemediğim Gebze'de bir kırtasiye bulup mukavva ve karton almam lazım. Bakalım nasıl bir şey olacak.
Şimdi gelelim sobemize. Bütün ısrarlarıma rağmen bir türlü dinlenmeyen ( bloğunu okuduğunuzda neden sitem ettiğimi anlayacaksınız) sevgili Yeliz ve elime bir geçirsem hapur hupur yiyeceğim Minik mucize beni sobelemiş. Ara ara okuduğum ve şu an en yakınımda olan kitap da aynısı olduğu için iki sobeyi birleştirip Sibel Teyze' yi ebeleyip cevaplara başlıyorum. Sakın gülmeyin ama...
1. Yakınınızda bulunan ilk kitabı alın.
Andersen Masalları
2. 161. sayfayı açın.
Bir an 161 sayfa yok sandım
3. Beşinci cümleyi okuyun.
Okudum
4. Blog sayfasına yazın.
Tavşan oracıkta uzanıp kaldı, ben ise yoluma devam ettim.
Sobeyi de kendime göre uyarladım ya ne diyeyim bana....

29 Ocak 2009 Perşembe

İlk Ciddi Kaza

Korktun, korkuttun... Her zaman ki düşmelerden biri sandım. Ağlıyordun, belli ki canın yanmıştı. Yanına geldim, düştüğün yerden seni kaldırdığımda ağzının kenarından sızan kanı gördüm. Önce dişlerine baktım yerinde mi diye, seni kucağıma aldığım gibi nereye gideceğimi bilemeden sevgiliye seslendim. Sen kucağımda bir salona bir banyoya gidip ne yapacağımı bilmeden dolanıyordum. Sevgili gelip seni kucağımdan aldı, bol suyla ağzının içini yıkadı. Bense üstünü sırılsıklam yaptığı için içimden sevgiliye kızıp duruyordum. Yeni giysiler alıp üstünü değiştirmek için kucağıma oturttuğumda gözyaşlarını dindiremediğim, seni gözümden sakınamadığım için sen ne biçim bir annesin diyordum kendime. Neden engel olamamıştım, neden yanında olamamıştım. Ben bu düşünceler içindeyken içerden sevgilinin sesi beni kendime getirdi. Doktorunu aradım, rahat ol, dişlerini kontrol edeceğiz, damak yarılmamışsa problem yok diyordu. Sevgilinin muayenesi sonucunda dişler sağlam, dudağımız patlamış, silikon taktırmış gibi.
Yeri gelmişken kalıcı dişler ile ilgili olarak diş hekimimizin verdiği bir bilgiyi paylaşmak istiyorum. Şayet çocuğunuzun kalıcı dişi her hangi bir kaza sonucu yerinden çıkarsa dişi kök kısmından değil de ucundan tutup ( ne kadar kirli, çamurlu, vb. olursa olsun ) bir bardak sütün içine atıp en kısa zamanda diş hekiminin kapısını çalıyorsunuz ve dişi yerine yerleştiriyorlar. Ama burada zamanın çok büyük bir önemi var.

28 Ocak 2009 Çarşamba

Duru Modası


İşte LC Waikiki'nin yeni yüzü, bu fotoğraf Waikiki'nin 2009 ilkbahar kataloğundan alındı dermişimmmm...
Ben derim demesine de Waikiki ne der bilmiyorum. Montu daha Duru doğmadan önce kalan iplerden örmüştüm. Hafta sonu hava güzel olunca bunu giydirmeye karar verdim. Teyzemizin ördüğü bere de şıklığımızı tamamladı doğrusu. Eve gelip de çektiğim fotoğraflara bakarken kendimi Waikiki'nin kataloğuna bakıyormuş gibi hissettim. Duru'ya bu pozu verdirtmek hiç de zor olmadı. O sırada sevgilinin helikopterinin uçuşunu seyrediyordu yoksa kendiliğinden uzaklara dalıp gitmişliği yok.

26 Ocak 2009 Pazartesi

Acemi Picasso


Duru büyüdükçe sevgili ile birlikte acaba gelişimine nasıl katkıda bulunabiliriz diye daha sık düşünmeye başladık. Geçenlerde gördüğümüz bir blog sevgilinin aklına evin duvarlarını boyamak fikrini getirdi. Biraz daha büyüyünce verelim eline boya ile fırçayı istediği gibi boyasın dediğinde doğrusu oldukça heyecanlandım. Bu benim için yıkanacak daha çok lekeli çamaşır, bitmeyen boya temizliği ama en önemlisi Duru'nun görülmeye değer neşesi demekti. Tıpkı bugün olduğu gibi. Keşke o anların fotoğrafını çekebilseydim ama her tarafımız boya olduğu için bari kamera temiz kalsın dedik. İkinci denememizi sevgili evdeyken yapacağız ki her anını görüntüleyebilelim.
Biz bu çalışmamızda sulu boya ( şu anda evde olan tek boya olduğu için, siz isterseniz başka bir boya da kullanabilirsiniz), resim fırçası ve beş parmak kullandık. Duru bir ara suluboyalı suyu içtiği için ona engel olma çabam sırasında parmaklar karıştı. İşaret parmağı yerine başparmağı basınca arıların kanatları kendileri kadar besili oldu. Bu arada Duru'da kendisine getirdiğim suyu yere döküp içinde yüzmeye başlamıştı bile. Minik Picasso'nun hasta olmaması için resmi bırakıp temizlenme işine başladık fakat bizim kız durur mu içine sinmemiş olacak ki üstünü giydirirken kaçıp kaçıp resimdeki hataları düzeltiyordu. Bir daha ki sefere teldeki kuşlar konulu bir çalışma yapmayı planlıyoruz. Bizimle bu eğlenceyi paylaşmak isteyen herkesi bekliyoruz. Daha boyanacak bir sürü duvar var.

24 Ocak 2009 Cumartesi

Yaşanmış Anların Geciken Yakalaması

Biz yaşadık yaşamasına ama bir türlü bilgisayarın başına oturup sizlerle paylaşamadım. Çok mu meşguldüm hayır, Duru'mu engel olmuştu, ona da hayır. Peki neydi beni alıkoyan koca bir yorgunluk. Birden üstüme çöken, aldığım nefesi bile zorlayan baş dönmeleri, halsizlik, bacak ve bel ağrıları geçen hafta boyunca beni esir aldı ama yaptığımız ateşkes anlaşmasına uyup hala beni serbest bırakmadı. Baktım bugün havalandırma günüm, moralim de iyi bir gayret anıları iyice geç olmadan bloğumuza aktaralım dedim. İlk fotoğrafımız geçen hafta gittiğimiz alışveriş merkezinden. Nasıl bir ironi ise arkada korsan gemisi önde iglo. Global dünya bu olsa gerek.
Burada da bir eskimo buz tutmuş gölde balık avlamaya çalışıyor diye düşünüyorum çünkü uzağı gözlüksüz göremediğim için ne yapmaya çalıştığını çıkaramadım. Bu arada penguenler kuzey de mi yoksa güney de miydi?Bu çocuklar neden hep boyundan büyük eşyalarla uğraşırlar ki. Sanırım market arabası ile duygusal bir bağ kurdu. Duru kendisine aldığımız oyuncak market arabası ile yürümeyi öğrenince her gördüğü market arabasına saldırıyor.

Bu kadar yorgunluğa insan tabi ki acıkır da bizim kız biraz fazla acıkmış galiba, baksanıza koca ekmeği kapmış götürüyor.Evde sürekli bu kulaklıkla dolaşıyoruz. Neslihan Teyzesi ne de güzel seçmiş, prensesime çok yakışıyor doğrusu. Diğer prenses de Duru'nun ikizi Doğa..:))) Salı günü sevgili evdeydi ve bizde havanın güzel olmasını fırsat bilip hemen sahile söylemesi ayıptır mangala indik. Duru burada sokak defilesinde, anne ve anneanne ortak yapımı hırkası ile kampüsde boy gösterdi. Fotoğraf çekildikten 10 dakika sonra nasıl bir süprizle karşılacağını bilmeden dolaştı durdu. Tabi süprizi görünce bizim kızın kahkahaları her yerden duyuluyordu. Fotoğraf makinemizin bataryası bitmeseydi geciken yakalamalara onu da ekleyecektim ama bir daha ki sefere artık. Süprizin ne olduğunu merak mı ettiniz, hemen söyleyeyim. Sevgili bugün uzaktan kumandalı bir kamyonetle helikopter aldı ve biz onları denemeye gittik. Şaşkın kuzum helikopterin peşinden koşup durdu, bizde Duru'nun peşinden.

Duru meyve yemek için bekliyor, cheetos anneye. Sevgili bu sefer küçük paket almış, artık kilolardan kurtul demek istiyor galiba.

19 Ocak 2009 Pazartesi

Pancar- Patates Çorbası

Ne zamandır Duru bugün ne yemiş bölümü yapmak istiyordum ama her gün yemek yapıp yedirmek için de çaba sarfedince akşama yemekle ilgili bir şey yapmak içimden gelmiyordu. Ama benim gibi hergün ne yedireceğim kaygısı taşıyan annelerle yaptığım tarifleri paylaşmak istiyorum. Tabi bunların bir kısmı benim uydur buldur yemeklerim ile bir kısmı da" Miniklerin Yemek Keyfi " adlı kitaptan
yaptığım yemeklerden oluşuyor. Bugünkü ilk tarifimiz kitabımıdan bir tarif, umarım minik melekler beğenirler.
Pancar- Patates Çorbası
Pişmiş bir kırmızı pancar
1 adet patates
150 ml süt
tereyağ
Patatesi yıkayın, soyun ve rendeleyin. 10-15 dakika kaynar suda pişirin. Soyulmuş ve küçük küpler halinde kesilmiş pancarı ekleyin.1-2 dakika daha pişirin. Süt ve tereyağ ekleyip blendırdan geçirin.
Pancarı nasıl pişireceğim diyorsanız yazarımız Nathalie Tuncer o konuda da bizi aydınlatıyor. "Kırmızı pancarlar kabuklarıyla pişirilir, yoksa renksiz olur. Tencere dibinde az suyla, pancarın büyüklüğüne göre pişme süresi 1 ila 1,5 saattir ( düdklü tencerede 35-45 dakika). Çatalın dişleri kolayca batıyorsa piştiğini anlarsınız."
Ben yazarın tavsiyesine uyup dört tane pancarı haşlayıp geri kalanıyla da pancar salatası yaptım. Bu işten en çok sevgili karlı çıktı çünkü pancara bayılır.
Bu arada yazarımızdan pancarla ilgili göz önünde bulundurulması gereken çok faydalı bir bilgiyi de unutmadan ekleyelim:" Pancar magnezyum, fosfor, potasyum ve A, B9, C gibi üç önemli vitamin içerir. Pancar yiyen bebeğinizin idrar ve dışkısının kırmızı renk alması sizi korkutmasın. Pnacarı bebeğinize sık sık sunmaktan kaçının, çünkü çerdiği oksalik asit kalsiyumu tutarak eksikliğine yol açabilir. Yanında yoğurt, süt gibi kalsiyumdan zengin süt ürünleriyle vermek doğru olur."
Resimde çorba pembe renkte çıkmış ama bildiğimiz kırmızı pancar renginde oluyor. Duru bugün yarım öğlen yarım da akşam olmak üzere toplam bir kase bu çorbadan içti. İlk deneyim için fena bir sonuç değildi.

18 Ocak 2009 Pazar

Une petit surprise

Duru nerde dersiniz. Bu ağzı açık bakış, şaşkın surat....Yoksa hala bulamadınız mı? İsterseniz bir de videoya bakın.


Buldunuz değil mi? Hayır mı? O zaman bir ipucu daha verelim.
Duru nerdeymiş bugün: SİRK 'te. Via-Port'a sirk geldiğini duyduğumuzdan beri gitmeyi planlıyorduk. 33 yıllık ben televizyon dışında hiç sirk görmemiştim ve oldukça heyecanlıydım. Aslında beklediğim gibi büyük bir sirk değildi ama yine de ailece yeni bir şey yapmak bizim için çok keyifliydi. Sizler için süprizimizden bir kaç kare...
Bu yavru kaplan sirkin fotomodeli, bakıcısının omzunda o kadar tatlıydı ki, ama insan keşke annesinin yanında olabilseydi diyor. Bir anne sıcaklığının yerini kim tutabilir.
Bu akrobatlar yüreğimi ağzıma getirdi. Gözleri bağlı, altta file olmadan çemberin üstünde yürürken düşecek sandım. Duru büyüyünce anne ben akrobat olacağım dese ne yapardım acaba.
Bütün akrobasi hareketlerinde hep bu çift vardı. Zaten sirkin kadrosu topu topu 1o kişiden oluşuyordu.
Palyaçomuz Cino, oldukça eğlenceliydi.
Bu atlar beni çok korkuttu, iyi ki ön sıradan bilet almamışız dedim. Bu bölümde seyircilerden bir kaç kişiyi, bellerinden güvenlik ipi ile bağlayıp ata bindirdiler.
Bizim akrobatlar yine işbaşında...
Motor gösterisi inanılmazdı. O küçücük kafesin içinde üç motorsikletli birden gösteri yaptı. Nasıl sığdılar dersiniz.
Canım kızım benim, gösteri boyunca bizi hiç üzmedi. İlgisini hiç kaybetmeden 2 saat boyunca kah alkışladı, kah bağırdı ama hiç gözünü ayırmadı. Bu fotoğraf mı, gösteri başlamadan hemen önce çekildi. Koltuğa uzanıp arka sıradaki amca ile oynuyordu. Gösteri sonrası yorgun düşüp uyudu sandınız değil mi?

17 Ocak 2009 Cumartesi

Sobe ve Bir Bilgilendirme

Ufacık, minicik, içi dolu tatlıcık Minikmucize bizi sobelemiş. Sobe konusu masaüstü resmimiz. Fotoğraf makinesini bulamadığım için ben de resimleri ekleyeyim dedim, sayılır mı? Bu arada bugün yapılması planlanan süpriz bazı sebeplerden dolayı yarına ertelenmiştir. Allah kısmet ederse yarın bu saatlerde sizlerle paylaşacağız.
Ana bilgisayarımızın masaüstü Duru'nun daha beşgünlük orman cini tadındaki hali, eski evimizde...
Bu da sevgili ile ortak bilgisayarın masaüstü, Duru marifetli teyzesinin ördüğü şapkayı ilk kez takıyor, artık yeni evimizdeyiz.

Bu da sevgilinin masaüstü. Duru daha bir günlük hastahaneden çıkmaya hazırlanıyoruz.

Biz de kimi sobeleyelim. Hımmm.... Önüm arkam sağım solum sobe saklanmayan Sibel Teyze...

14 Ocak 2009 Çarşamba

Pazardan Salıya

Bir hafta sonu daha geçti ve ben yine günü gününe yazma alışkanlığı kazanamadım. Ne zaman niyetlensem hep bir şeyler çıktı. Hatta şimdi bile bütün postu bir anda bitirebileceğimi sanmıyorum. Muhtemelen gecenin ilerleyen saatlerinde bitirmiş olurum, tabi bir mucize olmazsa. Pazar günü Duru sosyalliğinin doruğundaydı, büyük küçük herkesle iletişim kurmaya çalıştı. Evde binbir nazla yemek yiyen çocuk dışarıda neredeyse bizi de yiyecekti.
Eve döndüğümüzde ise babası ile birlikte hindistancevizi sütü içtiler. Nasıl içiyorlar acaba, bana çok ağır geliyor.Rende hali bence daha güzel. Duru'nun beslenmesine karışmıyorum, o konu tamamen babasına ait. Çünkü ben çok yemek seçerim, babamız ise her şeyi yer. Bakalım Duru hangimize çekecek?

Çocukluğumdan beri pamuk şekerine bayılırım ama hijyen koşullarının farkına vardığımdan beri yemiyordum. Sağolsun sevgilide Duru'nun doğumgünü için gidip bir tane pamuk şekeri makinası almıştı. Pazar günü de Duru'nun sosyalleşmesi için lojman komşumuza giderken çocuklar için pamuk şekeri yaptık. Sevgili bu konuda çok becerikli, bense hala bir tane yapmayı beceremedim. Çocuklar görünce bayıldılar.
Burada da suyla oynamayı çok özleyen minik elleri görüyorsunuz. Canım kızım benim havalar soğuduğundan beri su keyfi yapamıyordu. Küvetine de sığmadığı için kucakta yıkandığından şöyle doya doya oynasın dedim. Her taraf ıslandı ama olsun mutluluğu görülmeye değerdi.

Dünde havanın güzel olmasını fırsat bilip parka gittik. Salıncakta sallanmak hoşuna gitti sanırım çünkü hiç huysuzlanmadı. Kendi başına yürüme denemeleri yaptı ama üstündeki mont dengesini bozduğu için sürekli yere düşüp durdu. Allah'tan parkın zemini özel bir malzemeden yapıldığı için düşmeler canını acıtmadı.

Bu dönen şeyin adı ne bilmiyorum ama benim başımı çok döndürdü. Duru'da sanki benim korktuğumu bilmiş gibi sürekli bu oyuncağa binmek istedi. Neyseki akşam sevgili gelince beraber yine parka gittiler de doya doya bindi.


Sevmediği iki oyuncak, belki büyüyünce..

Bu da akşam babayla parktan döndükten sonra. Anneannesinin ördüğü yelek ve teyzesinin el emeği beresiyle. Maşallah prensesime....tü..tü..tü...
Bu arada cumartesi günü Allah kısmet ederse Duru yeni bir şey daha keşfedecek. Sizinle paylaşmak için sabırsızlanıyoruz.

11 Ocak 2009 Pazar

Yürüyorum A Dostlar



Not: Dış mekanın gürültüsü için özür dileriz. Sesini kapatarak izlemeniz tavsiye olunur.


İki aydır yürüyebildiğin halde bir türlü elimizi bırakmak istemedin. Hep yanında, arkanda olalım istedin. Düşmekten korkmasanda elinden tutup kaldırmamızı bekledin. Her seferinde yılmadan yeniden denedin. Sonra bir gün, Nilay Teyzemizin bloğunda çalan melodiye olan ilgin acaba bir denesem mi diye düşünmeme sebep oldu. Hemen müziği açtım ve Duru'nun ayağa kalkmasına yardım edip dengesini sağladıktan sonra ellerini bıraktım. Benim de yüzüm minik meleğime dönük şarkıyı söyleyerek beni takip etmesini sağladım. Bir de ne göreyim salondan mutfağın en sonuna kadar gelmişiz. Kızımız artık başardı, yürüyebiliyor diye telefona sarılıp sevgiliye haber vermek istedim ama akşam eve geldiğinde kendi gözüyle görmesinin daha heyecan yaratacağını düşünüp vazgeçtim. Canım kızım benim o günden beri hiç durmuyorsun. İşin en kötü tarafı ise eline bir şey alıp yürümeye çalıştığında oluyor. Çünkü sana ağır gelen eşyaları bile taşımakta ısrarlısın, bu da dengeni kaybedip düşmene sebep olsa da asla vazgeçmiyorsun. İnatçı kızım benim, sanırım bu huyun bana çekmiş.

Bu arada sevgili Nilay Teyzemizin bloğunu ziyaret edersiniz Duru'nun ilk yaş partisi için hazırlamış olduğu doğum günü pastasını profesyonel ellerden görme imkanına sahip olabilirsiniz.

10 Ocak 2009 Cumartesi

7 Ocak 2009 Çarşamba

Sil Baştan

Yazının başlığını düşünürken aklıma birden "La Linea" bizim bildiğimiz adıyla " Bay Meraklı" geldi. Nasıl da eğlenirdim, çizerin yaratıcılığını hayran hayran seyrederdim. Özellikle de Bay Meraklı'nın beğenmediği şeyleri silip yeniden yapması çok hoşuma giderdi. Eminim ki hatırlamışsınızdır kendisini ama bu postla alakası nedir diye sorarsanız işte cevabı:
Bir haftadır Duru'yla yemek ve uyku düzenimizi sil baştan yapıyoruz. Daha bir ay öncesine kadar herşeyi pütürlü yiyen, balığı, muzu, kerevizi, patatesi, kısacası yiyebildiği ne varsa püre haline getirilmeden bir çırpıda yiyen kızımda çiğneme tembelliği başladı. Ağzına biraz büyük bir parça gelsin diliyle dışarı itiveriyor. Şimdi yeniden çiğneme egzersizlerine başladık ama ilkinden daha zor oluyor. Bu arada Duru biberon kullanmadığı için bir ay sonra işe başlayacak bakıcımıza kolaylık olsun diye bardağa geçtik. Şimdilik yarım fincan kadar sütü içirmeyi başardım. Hatta kendisi bile artık bardakla içebiliyor. Bu en azından sil baştanın sevindirici kısmı oldu bizim için.
İkinci değişim ise uyku düzenimizde oldu. Kendi başına uyuyabilen prenses yatağının altındaki bezelye tanesinden olacak geceleri sürekli uyanmaya ve meme olmadan uyumamaya başladı. Yalancı emzik de kullanmadığı için her seferinde ben kendimi feda etmek zorunda kalıyorum ki bu da gece içerisinde beş altı kez olunca bayağı yorucu oluyor. Bakalım dün gece yine kendi başına uyudu ve gece hiç uyanmadı. Bunda bir kereliğine sekiz olan uyku saatini dokuza çekmemizin etkisi var mı bu gece anlayacağız.
Haydi bakalım... Sil Baştan....

6 Ocak 2009 Salı

Sis, Utkucuk, Güzel Bir Pazar Günü

Pazar günü sabahtan sadece denizin üstünü kapatan sis öğleden sonra her yeri kaplamaya başladı. Hayatım boyunca böyle sis görmemiştim. Nasıl da bir anda bastırmış, bütün planlarımızı alt üst etmişti.Şeker teyzemiiz Banu, eşi ve yine lokum tadında oğlu Utku bize geleceklerdi ve biz onlar için sahilde bir gün düşünmüştük. Deniz kıyısında yapacağımız piknik için sabırsızlanıyorduk ama sis yüzünden bu fikrimizi evde gerçekleştirdik. Biz ailece çok eğlendik, umarım sizlerde güzel bir gün geçirmişsinizdir.
Bizim ufaklıklar bir ara kendilerine oyuncak denizi yapıp içinde bayağı bir yüzdüler. Bu da bize iki çift laf etme imkanı tanıdı. Yoksa Duru'dan bir şey yapmak mümkün olmuyor. Ya yürütülmek istiyor ya da kucak. Bakalım büyüyünce bizi neler bekliyor. Keşke hava biraz daha güzel olsaydı da Utku'cukla dışarıda oynayabilseydiniz. Bu arada "cuk " eki de bana Utku'dan takıldı. O kadar güzel Duru'cuk diyordu ki duymalısınız. İnsanın defalarca söyletip dinleyesi geliyor.

2 Ocak 2009 Cuma

Duru Nerde

Duru bugün bir türlü uyumak bilmedi, ne zaman yatağına yatırsam ağlayarak beni çağırdı. Ben de her seferinde yanına gittim, sakinleştirdim ve geri yatırdım. Son kez yatırdığımda bu sefer ağlayışı yerine prensesin kahkahaları duyuluyordu. Herhalde yine kuzusu ile oynuyor diye düşündüm ama yine de kontrol etmeden duramadım. Odasına girdiğimde bir de ne göreyim bizim kız yatağında yok, diğer odalarda değil, salona da gelmediğine göre nerde bu yaramaz?

1 Ocak 2009 Perşembe

Güzel Bir Dünya

Dün benim için çok eğlenceli bir gündü. Sabahtan annemle birlikte akşam için yemekler yaptık, misafirimiz gelirse ikram edecek bir şeylerimiz olsun istedik. Bu arada ben öğleden önce uykumu uyumadığım için huysuzluklarıma erken başladım. Bu sırada babam bizi almaya geldi ve iş yerine götürdü. Babamın iş yerine gitmeye bayılıyorum çünkü bütün ilgi benim üstümde oluyor. Fakat bu sefer çok uykum olduğu için kimseye ilgi göstermedim. Babam beni kar üstünde yürüttü, biraz zorlandım ama çok hoşuma gitti. Bir süre orada takıldıktan sonra babam bizi eve bıraktı ve ben de bir güzel uyudum. Uyandığımda ise annem çoktan hazırlıkları bitirmişti. Her zaman ki gibi babam geldikten sonra akşam yemeğimi ve yatmadan önce meyveli muhallebimi yedim. Saat 20.00 olduğunda ise benim için uyku vakti çoktan gelmişti. Saat 00.00 da uyanmayı planlıyordum ama olmadı. Bizimkiler yeni yıla girdiğimiz ilk dakikalarda baş ucuma gelip beni seyretmişler.
Anne ve babamı çok seviyorum ve benim için hazırlamaya çalıştıkları güzel dünyamızı da...